Bilgisayar oyunları günümüzde büyük ekiplerin çalışması sonucu ortaya çıkan ürünlerdir. Kimi oyunlar için yüzlerce kişilik ekipler, yıllarca süren meşekatli bir işin altına koyarlar ellerini. Ortaya çıkan yapımsa kimileri tarafından beğenilir, kimileri tarafından yerden yere vurulurlar. Artık ortalama bir Hollywood filminden daha büyük paralara mal olan video oyunları, aynı miktarda da hasılat yapıyorlar. Ancak eskiden yurt dışında bulunan büyük oyun firmalarına kapağı atmadan oyun yapmak bir hayalken, bu durum her gün daha da imkanlı hale geliyor.
Gelişen teknoloji sayesinde artık aklımızda bulunan oyunları gerçeğe dönüştürmek hiç de zor değil. Eğer biraz bilgisayar dilinden anlıyorsak ya da bir iki program kullanımını çözmüşsek hemen kendimize bir oyun yaratabiliriz. İşte bu sisteme "Independent video games" yani kısa adıyla "Indie Games" (Bağımsız video oyunları) diyoruz. Arkasında büyük dağıtımcıların ve devasa finansal desteğin olmadığı Indie yapımlar son yıllarda giderek büyüyor. Dev yapımların bile aklına gelmeyen envai çeşit oyun yapısını bulmanın mümkün olduğu Indie oyunlar sayesinde, bambaşka oyun dinamikleri ile karşılaşıyoruz.
Biz de bu makalemizde, sizlerle 2012 yılının en iyi Indie oyunlarını sizlerle paylaşmak istedik. Başlıyoruz...
Dark Scavenger
Kendimizi zindanlarda bulduğumuz, klasik "point and click" sistemi üzerine kurulu oyun tam bir macera arayanlar için biçilmiş kaftan. Oyunun temelinde bulduğumuz eşyaları öğütüp, kendilerinden yeni eşyalar yaratmak yer alıyor. Uzay gemimizde bulunan tayfamız tarafından gerçekleştirilen bu işlem sayesinde, birbirinden farklı yüzlerce ilginç eşya ve silaha kavuşabiliyoruz. Yapımcı koltuğunda oturan Alex Gold'a göre yaptığı oyun tamamen eğlence ve farklılık içeriyor. Eğer bu sistem geliştirilirse oyun camiası için çok farklı ve kaliteli bir mekanik ile karşı karşıya kalacağız demektir.
Dwindling Worlds
Eğer birazcık halüsinasyon görmek gibi bir niyetiniz varsa, Dwindinling Wolrds tam da aradığınız oyun demektir. Tamamen renk pigmentlerinden oluşan oyun inanılmaz bir yap boz temasına sahip. Herhangi bir tuşa bastığımız zaman saçma sapan sözler duyuyoruz. Amaçsa bu sözler arasından gerekli renk isimlerini duymak ve karşımıza çıkan ufak daireyi söylenen renklere boyamak. Sonraysa faremize tıklayıp beklemek. Eğer doğru renkleri seçtiysek, daire büyümeye başlıyor ve bölümü geçiyoruz. Oyunu daha eğlenceli klansa, bölümleri geçtikçe anlatılan hikayenin mantıklı bir hal alması.
Dümdüz giden bir çizgiye yön vermek
The Cat That Got The Milk
Sadece yukarı ve aşağı yön tuşlarını kullanabildiğimiz oyun, tamamen reaksiyonumuzu ölçüyor. Ufak bir çizgi halindeki imleci, haritanın diğer ucundaki daire ya da noktalara taşımaya çalışıyoruz. Üzerinde bulunduğumuz haritalarsa gerçekten oyunu inanılmaz zor hale getirebiliyor. Sürekli değişen harita yapısı, rengarenk olduğu gibi, ilk başta yolumuz olarak hesapladığımız yerler, bir sonraki bölümdeki renk değişimleriyle duvara dönüşüyor. Bu da direk olarak oyuncunun dikkatini dağıtıyor. Fazlasıyla sanatsal bölümlere sahip olan oyun, özellikle iş ya da ders arasında kafa dağıtmak için iyi bir seçenek.
Protesu
Sekiz bit grafik temasını sevenler için harika bir seçim olduğu gibi, aynı zamanda kolay bir oyun oynamak isteyenler için de iyi bir seçim. 2012 yılı içerisinde birçok ödüle layık görülen yapımda, gemi yıkıntıları arasından çıkıp bir adaya merhaba diyoruz. Çok farklı grafiklere sahip olan yapım, sekiz bit temasıyla üç boyutu bir araya getirdiği gibi, aynı zamanda da mükemmel müzikleriyle oyuncuya harika bir deneyim yaşatıyor. Protesu'nun en büyük özelliğiyse oyun içerisinde net bir amaç bulunmaması. Bunun yerine yaratılan dünya içerisinde dolaşmak, gelen sesleri takip etmek gibi farklı görevler deneyim etmemiz sağlanmış. Kesinlikle eşi benzeri olmayan bir Indie yapım.
Bir kapıdan, diğer kapıya
Gateways
Portal serisini duymuş muydunuz? Eğer duymadıysanız önce bir Portal'a bakmanızda fayda var zira Gateways tam da bu yapıda bir oyun. Bir profesörü kontrol ettiğimiz yapım, ilk bakışta bilindik bir platform oyunu gibi gözükse de içerisinde bundan daha fazlasını barındırıyor. Oyunda bulunan envai çeşit silah ve yetenek sayesinde tüm düzlemi değiştirebiliyor, bütün fizik kanunlarını yok sayabiliyoruz. Açabildiğimiz kapılar sayesindeyse bir yerden başka bir yere gidebildiğimiz gibi, bölümleri geçmek için gereken bulmacaları da çözmemiz mümkün. Tüm bunların yanında boyumuzun ebatlarını değiştirmek ve de ufak zaman yolculukları yapmamızı sağlayan silahlar da oyunda bulunan diğer farklıklar arasında. Portal'ın aksine karşımıza çok fazla sayıda düşman çıktığını da unutmamak lazım.
Guacumelee
"Side-scrolling" oyun yapısı üzerine kurulmuş olan yapımda, iki farklı boyut arasında geçiş yapma özelliğine sahip Meksikalı bir güreşçiyi kontrol ediyoruz. Metroid-vania isimli bir dünyada geçen oyun, tamamen Meksika folkloru ve kültürü üzerine kurulmuş durumda. PS3 ve PS Vista için yapılmış olan yapım, "Drinkbox" yapısı üzerine kurulu. Birçok farklı harita ve düşman ile karşılaştığımız Guacumelee'de karakterimizin boyut değiştirme özelliği çok büyük yer teşkil ediyor. Duvardan duvara zıplamaktan, farklı yaratıklara dönüşmeye kadar birçok opsiyonu bünyesinde barındıran yapım, iki kişilik multiplayer oyun seçeneğiyle de göz dolduruyor.
İçerisinde her türlü oyunu barından bir Indie
Pop Methodology Experiment One
Gerçekten daha önce görülmemiş bir yapım arıyorsanız bu oyun doğru yer. Oyunun hemen başlarında karşımıza çıkan giriş ekranı sayesinde temelde ne yapmamız gerektiği ve oyunun kontrol sistemi net bir şekilde açıklanıyor. Bu sebepten iyi bir İngilizce oyunu deneyim etmek isteyenler için şart. Sekiz bit ile üç boyutun harmanlandığı yapımda en zor olan şey ne yapmamız gerektiğini anlamak. İçerisinde birçok farklı oyun teması bulunduruyor olmasıysa onu benzeri Indie yapımlardan ayırıyor. Bir bölümde roket kontrol etmeye çalışıyorken, diğer görevde son sürat araba kullanıyoruz. Hemen akabinde İkinci Dünya Savaşı içderisinde uçak düşürmeye çalışıyoruz. Tüm bu farklı oyun yapısı yanında, harika müziklere sahip olması da bir diğer artısı.
Qrth-phyl
Eski Nokia telefonlarda bulunan "Snake" yani yılan isimli oyunu hatırlayanlardansanız, bu oyun teknolojinin nelere kadir olduğunu sizlere bir kez daha gösterecek. Normalde karşımıza çıkan belirli noktaları yediğimiz oyun yapısı, Qrth-phyl ile bambaşka bir boyuta geçiş yapmış durumda. Boyut derken, oyun gerçekten de üç boyutlu bir yapı sunuyor, hem de her açıdan. Bir an "side-scrolling" şeklinde ilerleyen maceramız, bir anda TPS kamerasına geçiyor. Her yediğimiz noktaysa birçok farklı şekle girebilmemizi sağladığı gibi, dinamik haritalar sayesinde çok farklı bir oyun içerisinde buluyoruz kendimizi.