Ay'ı oluşturan çarpışma, "kardeş gezegenimiz" ile mi yaşandı?
4,5 milyar yıl önce Dünya'ya çarpan ve Ay'ı oluşturan Theia gezegeninin uzaktan gelmediği ortaya çıktı. Yeni analizler, Theia'nın da tıpkı Dünya gibi iç Güneş Sistemi'nde doğduğunu gösteriyor. Bu keşif, Ay ve Dünya'nın kimyasal benzerliğinin ardındaki sır perdesini aralıyor.
Yeni bir bilimsel analize göre, Dünya'nın erken tarihindeki en büyük olaylardan biri olan ve Ay'ı oluşturan büyük bir çarpışma olayı, uzaydan gelen bir yabancı tarafından değil, hemen yanımızda büyüyen komşu bir “kardeş dünya” tarafından tetiklenmiş olabilir.
Yaklaşık 4,5 milyar yıl önce, Mars büyüklüğünde Theia adı verilen bir gezegenin genç Dünya’ya muazzam bir güçle çarptığı düşünülüyor. Bu çarpışma, gezegenimizin manto katmanını eriterek yörüngeye enkaz fırlattı ve bu enkaz zaman içerisinde toplanarak Ay’ı oluşturdu. Bilim insanları uzun süredir bu “dev çarpışma” teorisini destekleyen kanıtlar buluyor olsa da, kayıp dünya Theia'nın nereden geldiği ve nasıl oluştuğu şimdiye kadar bilinmiyordu.
Ay ve Dünya’nın kimyasal aile bağları
Apollo görevlerinden getirilen Ay kayaçları, Dünya örnekleri ve meteoritler üzerinde yapılan yeni bir inceleme, Theia’nın da tıpkı Dünya gibi, iç Güneş Sistemi'nde oluşmuş kayalık bir gezegen olduğunu, hatta büyük olasılıkla Güneş’e bizden daha yakın bir bölgede büyüdüğünü gösteriyor.
Araştırmaya liderlik eden uzmanlar, Theia ve proto-Dünya’nın iç Güneş Sistemi’nin benzer bir bölgesinden geldiğini belirtiyor. Bu bulgular, kayalık gezegenlerin milyarlarca yıl önce nasıl bir araya geldiğine dair klasik oluşum teorisiyle büyük bir uyum sergiliyor.
Gezegenlerin çalkantılı gençliğinde, Güneş Sistemi'nin iç kısımları yüzlerce gezegen embriyosuyla doluydu. Bu küçük dünyalar çarpışıp birleşiyor veya yörüngeleri değişiyordu. Ancak Ay örnekleri, Ay ve Dünya'nın neredeyse kimyasal olarak özdeş olduğunu gösteriyor ve bu benzerlik, Theia'nın doğum yerini bulmayı zorlaştırıyordu.
Çarpışmanın mantoda kalan izleri
Bilim insanları, bu gizemi çözmek için çarpışmanın Dünya’nın mantosunda bıraktığı kimyasal izleri inceledi. Demir ve molibden gibi elementlerin, normalde çekirdeğe batmaları gerekirken manto kayaçlarında bulunması, bu elementlerin daha sonra, büyük ihtimalle Theia tarafından getirildiğini öneriyor. Bu izler, kayıp gezegenin bileşimi hakkında önemli ipuçları taşıyor.
Yapılan yüzlerce modellenmiş senaryo, küçük çarpışmalardan Dünya kütlesinin neredeyse yarısı büyüklüğündeki gök cisimlerine kadar test edildi. Tek bir yapılandırma, yani Theia'nın iç Güneş Sistemi'nde oluştuğu senaryosu, hem Dünya'nın hem de Ay'ın kimyasını başarıyla yeniden üretebildi. Theia'nın, Dünya kütlesinin yaklaşık yüzde 5 ila 10'u kadar bir kütleye sahip, metal çekirdekli, kayalık bir gezegen olduğu tahmin ediliyor.
Ayrıca bu modeller, hem Dünya’nın hem de Theia’nın, bilinen hiçbir meteorit koleksiyonunda bulunmayan gizemli bir iç Güneş Sistemi malzemesi içerdiğini de ortaya çıkardı. Bu eksik bileşen, Merkür, Venüs ve Theia tarafından toplanmış veya Güneş’e çok yakın bir yerde oluşmuş olabilir.
Çalışma, Dünya ve Ay'ın kimyasal olarak bu kadar benzer hale gelmesinin ardındaki sırrın, Ay’ın şiddetli köken hikayesindeki son eksik bölüm olduğunu gösteriyor. Bu gizemi çözmek, gezegenimiz ve uydumuzun nasıl oluştuğunu tam olarak anlamanın anahtarı olabilir.