Yeni başlayanlara en uygun Anno mu? İşte tüm detaylarıyla Anno 117: Pax Romana incelemesi!

Öğrenmesi kolay, ustalaşması derin bir Roma yönetim deneyimi! Pax Romana’nın kırılgan barışını adım adım inşa ederken yeni başlayanlara da güven veren yapısıyla Anno 117, Roma’yı parça parça kurmayı isteyenlere güçlü bir giriş noktası sunuyor. Tüm detaylarıyla inceledik!

Bir imparatorluğun kalbinde durduğunuzu hayal edin. Rüzgar, taş döşeli forumun üzerinden geçiyor; tüccarların bağırışları, hamallarla askerlerin birbirine karışan adımları, tapınaktan yükselen tütsü kokusu… Tarih kitaplarında buna “Pax Romana”, yani Roma Barışı diyorlar. Fakat Anno 117: Pax Romana’ya adım attığınız ilk anda, bu barışın ince bir cam gibi olduğunu fark ediyorsunuz. Siz o camı taşıyan ellerden birisiniz. Ve o cam, her an çatlayabilir.

Anno 117, uzun yıllardır süregelen Anno serisinin yeni yüzü. Ancak bu kez kamera yalnızca şehrin üzerinden süzülmüyor; oyuncu ilk kez Roma İmparatorluğu’nun içinde gerçekten “birinin yerine geçiyor”. Senaryo modu sizi iki karakterden birinin rolüne sokuyor: Decimus’un oğlu Marcus ya da kızı Marcia. Marcus ile başladığınızda doğrudan Latium’un valisi olarak atanıyor, Marcia ile başladığınızda yeni atanan valinin müstakbel eşi olarak aynı dünyanın içine adım atıyorsunuz. Bu tercih, oyunun hikayesine küçük ama etkili bir kişisel yön katıyor.

Diğer yandan eğer bugüne kadar Anno hakkında bir şeyler duydunuz fakat hiç deneyimlemediyseniz, karmaşık üretim zincirleri ve sonsuz ekonomi mekaniklerinden gözleri korkan biriyseniz, işte bu oyun tam da o oyuncuyu, yani yeni gelen valiyi, “Gel, Roma’yı birlikte kuracağız” diyen bir yapıyla karşılıyor.

Yeni Oyuncuya Bir Tutunma Noktası Sunuyor

Anno 117, serinin önceki oyunlarından farklı olarak daha belirgin bir karakter odaklı hikaye sunuyor. Oyun Latium’da, yani Roma’nın kalbinde başlıyor. Buradaki ilk bölümler hem öğretici hem de oyuncuya imparatorluğun düzenli yüzünü gösteren bir tempo ile ilerliyor.

Başlangıçta karakteriniz yalnızca Roma’nın hakim olduğu adalardan birinde kendini ispat etmeye çalışan bir yönetici. Basit konutlar kurmak, odun toplamak, küçük tarlalar işletmek… Bu aşama, Anno’nun karmaşık yapısına ilk kez adım atanlar için beklenenden çok daha yumuşak bir giriş sağlıyor.

Ancak kısa süre sonra hikayede bir kırılma yaşanıyor. Politik rüzgarlar değişiyor, imparatorun gözü üzerinize çevriliyor ve kendinizi ansızın Albion’un sisli, huzursuz topraklarında buluyorsunuz. Sizi buraya gönderen otorite, hem iyi bir yönetici olduğunuzu göstermenizi hem de sadakatinizi ispat etmenizi bekliyor. Albion’daki takımadalar, huzursuz kabileleriyle, dengesiz ekonomileriyle ve sınır bölgesi olmanın doğurduğu belirsizlikle Latium’dan çok daha farklı bir dünya sunuyor.

Bu adalarda karşılaşacağınız en önemli figürlerden biri, Kelt isyancılarının karizmatik lideri Voada. Roma’ya dair ciddi bir nefret taşıyan bu lider, Albion’un tüm gerilimini temsil ediyor. Onu alt etmek ya da diplomasiyle bir çözüm yolu bulmak size kalmış. Hikayenin merkezinde işte bu seçeneklerin doğurduğu kırılgan denge duruyor.

Anno’nun hikayesi büyük teatral sürprizlere oynamıyor; daha çok bir valinin günlük mücadelelerini temel alan, ağırbaşlı bir anlatı kuruyor. Bu yaklaşım, oyunun strateji odaklı yapısıyla uyumlu bir ton oluşturuyor. Hikaye oyuncuyu ne bir kahramanlık destanına ne de karmaşık entrikalara sürüklüyor; daha çok geniş bir imparatorluğun görünmez yükünü hissettiriyor.

Temiz, Yavaş ve Rehberlik Eden Bir Kurgu

Anno serisinin yeni oyuncular için en büyük bariyeri, genellikle çok erken aşamada açılan karmaşık üretim zincirleridir. Anno 117 bu konuda dikkatli bir yapı kurmuş. Oyun, Latium’daki ilk görevlerinde oyuncuya yalnızca en temel ihtiyaçları tanıtıyor: Barınma, basit gıda zinciri ve ufak ticari düzen. İlk birkaç saatlik deneyim adeta rehber eşliğinde ilerliyor; hiçbir sistem aceleyle önünüze yığılmıyor, her şey sırayla ve doğal bir akışla açılıyor.

Şehir genişledikçe üretim halkaları kendi kendine derinleşiyor. Tıpkı Anno 1800’de olduğu gibi halk sınıflarınız yükseldikçe istekler çoğalıyor, üretim alanları çeşitleniyor ve şehir bir ekonomi makinesine dönüşüyor. Ama bu kadar katmanlı bir yapının şaşırtıcı şekilde sakince kurulduğunu görmek, türü ilk kez deneyimleyen oyuncular için büyük rahatlık sağlıyor.

Her ne kadar oyunun senaryosu sizi tam olarak zorlamasa da, yeni adalarda yerleşimler kurmak, ticaret rotaları oluşturmak ve ilişkileri geliştirmek tamamen sizin inisiyatifinizde. Eğer genişlemeyi ihmal ederseniz, hem üretim zincirleriniz hem de diplomatik bağlarınız eksik kalabiliyor. Ada ada genişleyen bu yapı, imparatorluğun gerçek doğasını hissettiriyor.

Romanizasyon, Diplomasi ve Üretim Dengesi

Albion’a geçiş yalnızca coğrafyanın değil, mekaniklerin de değiştiği nokta. Burada Romanizasyon sistemi devreye giriyor. Kelt kültürüyle Roma etkisi arasında attığınız her adım bir karşılık buluyor. Binalarınızın mimarisi, inşa tercihleriniz ve ekonomik yatırımlarınız yerel halkın size olan tavrını doğrudan etkiliyor.

Albion’da iki farklı kültürel stil arasında bina gelişimi yapabilmek -Roma veya Kelt tarzında- hem görsel hem de mekanik açıdan hoş bir çeşitlilik sunuyor. Ürettiğiniz mallar, eriştiğiniz hammaddeler ve şehirde inşa edebileceğiniz yapılar coğrafyaya göre değiştiğinden, oyunun ikinci yarısı bambaşka bir ritme kavuşuyor.

Bu sırada diplomasi de sessiz gücünü hissettiriyor. Adalardaki diğer yöneticilerle ticaret yapmanız, yalnızca eksik kaynakları tamamlamakla kalmıyor; ilişkilerinizi iyileştiriyor ve ekonomik sirkülasyonu hızlandırıyor. Bu sistem, oyunun yalnızca şehir kurmak değil, bölgeyi bütünsel bir ağ gibi yönetmek üzerine kurulu olduğunu hissettiriyor.

Şehriniz büyüdükçe halkın da talepleri artıyor. Eğlence, giyim, daha verimli imalathaneler, doğru konumlandırılmış depolar... Talepler ardı ardına geliyor ve ekonominin tüm çarklarının uyum içinde dönmesi gerekiyor. Kimi zaman kendinizi “Asker mi yetiştireyim, halkı mı doyurayım, ticaret mi yapayım?” diye düşünürken buluyorsunuz. Bu tempo, Anno’nun klasik ruhunun yeni oyuncuya uyarlanmış bir versiyonu gibi hissettiriyor.

Yeni Sistemler: Panteon, Gelişim Ağacı ve Bina Etkileşimleri

Anno 117, eski Anno oyuncularının alışık olduğu yapıyı korurken ona taze dokunuşlar da ekliyor. Panteon sistemi bunlardan biri. Seçtiğiniz tanrı ya da tanrıça şehrin belirli yönlerinde avantaj sağlıyor; kimi tarımsal verimi artırıyor, kimi askeri düzeni güçlendiriyor, kimi de üretim hızlarını etkiliyor. Bu seçimler yalnızca mekanik değil; şehir karakterini de etkileyen unsurlar haline geliyor.

Teknolojik gelişim ağacı da oyuna derinlik katan bir diğer unsur. Üretim yapısı, binaların etkileri ve ada sakinlerine dair gelişimler bu ağacın içinde ilerliyor. Bu yapı karmaşık görünse de aslında oldukça anlaşılır bir mantıkla kurulmuş; yeni oyuncuyu boğmadan stratejik ufuk açıyor.

Savaş ve Tehdit Dengesi: Gölge Gibi Var, Yük Gibi Değil

Anno 117, savaş mekaniğini merkezi bir rol olarak ele almıyor. Zaman zaman ortaya çıkan çatışmalar, şehir ekonomisinin bir parçası gibi işliyor. Garnizonlar kurmak, birlikleri konuşlandırmak ve kabile saldırılarını püskürtmek gerekli; ancak oyunun ritmini askeri yönetim değil, ekonominin sürdürülebilirliği belirliyor.

Bu yaklaşım yeni oyuncular için son derece rahatlatıcı. Çatışmaların karmaşık taktik derinliği yok ve oyunu öğrenme sürecinin önüne geçmiyor. Tehdit hissi var ama baskın değil; daha çok şehrinizi korumanız gerektiğini hatırlatan bir çerçeve gibi çalışıyor.

Şehrin Nefesini Hissettiren Bir Sunum

Anno 117’nin görsel sunumu ise oyunun en güçlü taraflarından biri. Latium’un güneşli, düzenli, sıcak tonlarda işlenmiş şehirleri ile Albion’un sisli, çamurlu, huzursuz atmosferi arasında keskin bir ayrım var. Bu görsel fark, oyuncuya bölgenin ruhunu hissettiriyor ve hangi aşamada nasıl bir yaklaşım benimsemesi gerektiğine dair sezgisel bir yönlendirme sağlıyor.

Şehir büyüdükçe sokaklarda dolaşan halk, çalışan işçiler ve yükselen binaların detayları dünyayı yaşayan bir organizma haline getiriyor. Oyunu yalnızca bir yönetim simülasyonu olmaktan çıkarıp, zaman zaman sadece “şehrimi izlemek istiyorum” dedirten bir yapıya dönüştürüyor.

Biz oyunu PlayStation 5 üzerinde deneyimledik ve görsel atmosfer konsolda da güçlü bir şekilde kendini hissettirdiğini söyleyebiliriz. Özellikle yakınlaştırılmış kamera açılarında sokakların hareketliliği, bina animasyonları ve çevresel detaylar PS5’in sunduğu görsel netlikle birleşince ortaya tatmin edici bir tablo çıkıyor.

PlayStation 5’te Anno 117 Oynamak Zor mu?

Aranızda pek çok kişinin strateji oyunlarını konsolda oynamaya mesafeli olduğunu ve kontrol şemasının nasıl işleyeceği konusunda endişe taşıdığını biliyoruz. PlayStation 5’te Anno 117 oynamak ise bu endişelerin bir kısmını azaltan, bir kısmını da hatırlatan bir deneyim sunuyor. Oyunun ilk aşamalarında Dualsense’e uyarlanmış kontrol yapısı beklenenden akıcı; yolları çizmek, binaları yerleştirmek ve temel yönetim ekranlarında gezinmek kısa sürede alışılan bir ritme sahip.

Ancak şehir büyüdükçe ve yönetim katmanları çoğaldıkça gamepad’in doğal sınırları daha belirgin hale geliyor. Özellikle detaylı menülerde seçim yapmak ve alt başlıklar arasında ilerlemek, klavye–fare düzenine göre daha zahmetli bir yapıya sahip. Bu durum oyunu oynanamaz hale getirmiyor; yalnızca büyük bir imparatorluğu Dualsense üzerinden yönetmenin zaman zaman biraz daha sabırlı bir tempo istediğini hissettiriyor. Buna karşın PS5’in görsel sunumu Roma’nın atmosferini güçlü bir biçimde taşımayı başarıyor; şehir yakınlaştırıldığında detaylar konsolda da etkileyici bir tablo oluşturuyor.

Kısacası Anno 117, PS5 üzerinde oynanması zor bir yapım değil; ancak kontrol şemasının doğası gereği, şehir büyüdükçe daha dikkatli ve yavaş bir yönetim gerektiren bir deneyim sunuyor.

Eksikler ve Denge Sorunları

Diğer yandan elbette her güçlü yapının gölgesinde eksikler de olur. Şimdi sonuca gitmeden önce bunlara da göz atalım: Bizce Anno 117’nin en çok hissedilen eksiği, kimi mekaniklerin çok temkinli tasarlanmış olması. Öğrenme eğrisinin yumuşaklığı yeni oyuncu için bir avantaj olsa da, seriye alışkın olanlar için ilk saatlerde “fazla güvenli” bir tempo yaratıyor olabilir. Albion’daki gerilim etkileyici olsa da, kimi oyuncu için daha sert bir kırılma beklentisi doğurabilir.

Savaş sisteminin sınırlı derinliği, askeri strateji bekleyenler için yüzeysel kalacaktır. Diplomasi tarafı ise hoş dokunuşlara sahip olsa da daha geniş seçeneklerle zenginleştirilebilirmiş. Bazı görevlerde yönlendirme ile özgürlük arasındaki çizgi fazlasıyla belirgin, bu da oynanış sırasında zaman zaman doğrusal hissedilebiliyor.

Tüm bunlara rağmen oyun bütünüyle dengeli bir deneyim sunuyor; eksikleri onu zayıflatmıyor, yalnızca ileride genişleyebilecek alanlar olduğunu hissettiriyor.

Sonuç

Anno 117: Pax Romana, serinin karmaşık yapısına dair çekinceleri olan oyuncular için beklenmedik derecede davetkar bir kapı açıyor. Latium’un rehberlik eden sakinliği, Albion’un kontrollü gerilimi, üretim zincirlerinin adım adım gelişmesi ve şehrin nefes alan atmosferiyle oyun, hem öğretici hem tatmin edici bir ritim yakalamış.

Roma’nın düzenini adım adım inşa etmek, sınır bölgelerindeki belirsizlikle baş etmek ve tüm bu yolculuğu büyüyen bir şehirle birlikte yaşamak… Anno 117 seriye yeni adım atan oyuncular için güçlü bir başlangıç noktası olmayı başarıyor; eski oyuncular içinse Roma’nın ruhunu farklı yönleriyle hissettiren olgun bir deneyim sunuyor.

CHIP notu: %82

+ Yeni başlayanlar için çok erişilebilir bir tasarım
+ Atmosferi güçlendiren Latium - Albion geçişi
+ Yumuşak, rehberlik eden ilerleyiş
+ Romanizasyon ve diplomasiyle zenginleşen oynanış
+ Panteon ve gelişim ağacının sağladığı çeşitlilik
+ Roma ve Kelt stilinde güçlü görsel çeşitlilik
+ PS5’te etkileyici yakın plan detaylar
- Deneyimli oyuncular için ilk saatlerde düşük tempo
- Savaş sisteminin sınırlı derinliği
- Diplomasi seçeneklerinin temel düzeyde kalması
- PS5’te karmaşık menülerde Dualsense kullanımının yer yer ağır hissettirmesi

KÜNYE

  • Yayıncı: Ubisoft
  • Geliştirici: Ubisoft
  • Tür: Strateji
  • Platform: PlayStation 5, PC, Xbox Series X/S
  • Web: www.ubisoft.com
Sonraki Haber

Forum