Antik uygarlıklar, Dünya'nın şekli konusunda farklı inanışlara sahiplerdi. Shang Hanedanlığı dönemindeki Çin'de, Dünyanın şekli insanların merkezinde yaşadığı bir haç şeklinde hayal ediliyordu. Bu haçın iki kolunda ise, ruhlar âleminin bulunduğuna inanılıyordu.
Daha sonraki antik Çin uygarlıkları ise, Dünyanın düz bir kare olduğuna ve gökyüzünün, dört köşede bulunan dağlar tarafından taşındığına inanıyorlardı.
Babil Uygarlığı'ndaysa, Dünya, içi boş bir küre olarak tasvir ediliyordu ve Dünyanın içinin, ölümden sonra yaşanılacak bir yer olduğuna inanılıyordu.
İnsanlığın, Dünyanın şeklinin küresel olduğuna inandığına dair ilk kaynaklar ise M.Ö. 500 yıllarına dayanıyor. Aristotoles'de Dünyanın küre biçiminde olduğunu destekliyordu ve bu desteğini, Dünya'nın, Ay'ın üzerinde bıraktığı gölgenin eğimli olmasına bağlıyordu. Dünya'nın çevresini hesaplama girişiminde de bulunan Aristotoles, hesaplamasını 73.225 kilometre olarak açıklıyordu.
Sonraki yüzyıldaysa, yine Yunanlı astronom ve matematikçi olan Eratosten, Dünya'nın çevresini, bugün bilinen rakama yakın olarak hesaplamış ve 40.233 km olarak açıklamıştı. Dünyanın bugün hesaplanan çevresi ise yaklaşık 40.000 km'dir.