Geleceğin kullanıcı arayüzleri!

Çoklu dokunmatik, sesli kontrol, artırılmış gerçeklik ve ötesi. İşte geleceğin kullanıcı arayüzleri!

Arayüzlerde büyük devrim!

Dokunmatik ekranlardan, hareket etkileşimli kontrol cihazlarına kadar, birçok yeni kullanıcı arayüzü hayatımıza girmiş durumda.

Peki, hangi kullanıcı arayüzü geleceğimize yönelik atılmış önemli bir adım olacak? Hangi teknoloji, kullanıcı arayüzlerinin geleceğini oluşturacak?

70'li yıllarda IBM PC'nin ortaya çıktığı dönemde, bilgisayar kontrolleri komut satırlarına dayalıydı. İlk değişim, 80'li yıllarda grafiksel kullanıcı arayüzlerinin ortaya çıkmasıyla yaşandı. Böylece bilgisayarlar, herkesin kullanabileceği kadar basit kontrol arayüzüne sahip olmayı başardı.

Pencereler, ikonlar ve fare imleçlerinden oluşan bu arayüzler yaklaşık 20 yılın ardından günümüze kadar geldi ve şimdi yeni bir değişimin yaşandığına tanık oluyoruz.

Peki, hangi yeni nesil kullanıcı arayüzü, geleceğin kullanıcı arayüzlerinin ilk adımı olacak? Bu sorunun cevabını aramak ve yeni nesil kullanıcı arayüzlerine göz atmak için, makalemizi okumaya devam edin...

Yeni arayüzler her yerde...

Yeni arayüzler her yerde...
Dokunmatik bir kullanıcı arayüzü kullanan Microsoft Surface.

Çoklu dokunmatik her ne kadar ön planda olsa da, gözden kaçan birçok kullanıcı arayüzü cihazlarda yer almış durumda.

Sadece Microsoft cephesinde, Windows Fotoğraf Galerisi, yüzleri tanıyabilen bir fotoğraf işleme teknolojisi kullanıyor ve 8 milyon XBOX 360 kullanıcısı, konsollarını Kinect kontrol cihazıyla kontrol ediyor. Otomotiv dünyasında ise 2 milyon kullanıcı, Ford-Synch donanımlı otomobillere sahip.

Sesli kontrol arayüzleri de cihazlarımızda günden güne daha fazla yer alıyor. Üstelik 90'lı yıllarda alıştığımız tekleyen sesli kontrollerin aksine, modern teknolojinin de desteğiyle doğru şekilde çalışıyorlar.

Bunun yanında, Microsoft'un etkileşimli kontrol teknolojileri konusundaki çalışmaları Kinect ile de sınırlı değil. Microsoft'un araştırma ve geliştirmesine devam ettiği projelerden birisi olan Microsoft LightSpace teknolojisi de, derinliği algılayabilen kameralardan faydalanarak, bilim kurgu filmlerinden çıkmışçasına, kullanıcının her hareketini etkileşimli kontrol komutlarına çeviriyor ve çevredeki objelerle etkileşime geçilmesini sağlıyor.

Microsoft'un geleceğe dönük diğer bir projesi olan Gustav ise resim sanatını, gerçekçi bir şekilde dijital ortama aktarıyor.

Sihirli dokunuş...

Sihirli dokunuş...

Dokunmatik kontroller uzunca bir süredir hayatımızda. Peki, günümüzün dokunmatik teknolojisi ile eski teknolojinin arasında nasıl bir fark var? Dokunmatik ekranlar neden eskiden bu kadar popüler olamadılar?

Bunun en büyük sebebi elbette günümüz dokunmatik teknolojisinin mükemmel hassasiyete kavuşmuş olmasıdır. İkinci en önemli etken, günümüz dokunmatik teknolojisinin, çoklu dokunmatik olmasıdır. Bu sayede, tek bir parmakla dokunma gereksinimi ortadan kalktı ve ister 2, ister 10 parmağımızı birden ekran komutları için kullanabilir hale geldik.

Bunun bir diğer anlamı da, modern tabletlerimizin ekranını, on parmak bir klavye, bir piano ve hatta bir tuval olarak kullanabiliyor olmamızdır. Yani günümüz dokunmatik arayüzleri, hayal edebileceğimiz hemen her türlü kontrol imkanını bize sunacak seviyeye ulaştılar.

Geçmişte, fare-tuş arayüzlerinin, komut satırı arayüzlerinin yerini alması sürecine benzer bir şekilde; taşınabilir cihazlardan başlayarak fare-tuş arayüzlerinin yerini, çoklu dokunmatik arayüzlerin aldığını görebiliyoruz.

Bu değişimin taşınabilir cihazlarla başlamasının en önemli sebebi elbette bu gibi cihazlarda fare kullanım konforuna tam olarak sahip olamamamızdı. Ancak kullanıcı deneyimleri gösterdi ki, tüketiciler doğrudan etkileşime geçebildikleri çoklu dokunmatik arayüzünü, eski alışkanlıklarını değiştirip fare ve klavyeden vazgeçebilecek kadar benimsedi.

Yeni boyut...

Yeni boyut...

Üç boyutlu televizyonlar ve monitörler, geçtiğimiz yıl içinde büyük bir atılım gerçekleştirdi. Bu ürünlerden, oyunlarda ve sinema filmlerinde faydalanabiliyoruz. Peki ya yazılımlarımız ne zaman üçüncü boyuta geçecekler?

Microsoft ve Nvidia, ortaklaşa yürüttükleri ve 3D PC adını verdikleri projeye devam ediyorlar. Fakat bu girişim de bilgisayar oyunlarını ve sinema filmlerini hedef alıyor. Konu üç boyutlu bir işletim sistemine ve üç boyutlu bir kullanıcı arayüzüne geldiğindeyse, işler o kadar kolay görünmüyor.

3D dünyasının baş aktörlerinden birisi olan Autodesk şirketine göre; içinde yaşadığımız gerçek dünyanın üç boyutlu yapısı gereği, çoğu insan sanal üç boyutlu ortamlarda gezinmenin de aynı derecede kolay olabileceğini düşünüyor.

Ancak, söz konusu üç boyutlu dünya, bilgisayar monitörünüzün arkasında olunca her şey değişiyor ve sanal üç boyutlu ortamlarda dolaşmak, bir uçuş simülatörünü öğrenmek kadar zor hale gelebiliyor.

Elbette bu zorluk, üç boyutlu kullanıcı arayüzlerinin imkansız olduğu anlamına gelmiyor. Toshiba, oto-stereoskopik 3 boyutlu ekranlarının ilk örneğini CES 2011 fuarında görücüye çıkardı. Bu ekranlar, kullanıcının 3D dünyasına hiçbir gözlük kullanmadan girebilmesini sağlıyor.

Autocad tarafından geliştirilen ve hantal pozisyon algılayıcılardan faydalanan 3D gezinme sistemi olan Boom Chameleon'un da yakın gelecekte tüketiciye hitap eder hale gelmesi muhtemel görünüyor. Pozisyon algılayıcılar yerine, kameralar ve ivmeölçerlerden faydalanarak geliştirilebilecek bir sistem, tabletiniz ile gerçekçi bir 3D gezinme deneyimi sunabilir.

Masaüstünün geleceği...

Masaüstünün geleceği...
Çoklu dokunmatik masaüstü bilgisayar konsepti olan BendDesk projesi.

Tabletlerin sunabileceği 3 boyutlu arayüzler harekete bağlı kalacak görünüyor. Peki alışılagelmiş sabit bilgisayarlarımızın ekranında, nasıl bir arayüz gelişimi bizleri bekliyor?

Yenilikçi masaüstü görüşlerinden birisi; klasik klavye, fare ve monitörden oluşan bilgisayar anlayışını, tamamen çoklu dokunmatik ekranlara dönüştüren BendDesk projesi. BendDesk'in sahip olduğu dokunmatik ekranlar iki bölümden oluşuyor. İlki monitörün yerini alan dokunmatik ekran, ikincisiyse normalde klavye ve farenin yer aldığı masanın yüzeyini kaplayan dokunmatik ekran.

Almanya'daki Aechen Teknoloji Üniversitesi'nde geliştirilen projenin üyeleri BendDesk projesini şöyle açıklıyor: "BendDesk, dikey ve yatay çoklu dokunmatik yüzeyi, eğimli bir geçişle birleştirerek geniş ve etkileşimli bir çalışma alanı sunuyor. Bu çalışma alanı; belgeler, fotoğraflar veya videolar gibi dijital içeriğin görüntülenmesinde kullanılabiliyor. Çoklu dokunmatik teknolojisiyse, kullanıcıların tüm çalışma alanıyla etkileşime geçebilmesini sağlıyor."

Fiziksel tuşların olmadığı bu gibi ortamlarda ortaya çıkan sorun ise, kullanıcının bir tuşa tıklama hissi alamaması oluyor. Bu sorun için üreticiler, dokunsal tepki adını verdikleri bir his yaratmaya çalışıyor. Bu amaçla projeler yürüten şirketlerinden Microsoft ve Apple, dokunsal tepki patentlerine sahip bulunuyor.

Microsoft, dokunsal tepki uygulamasını; küçük, etkileşimli karolara benzetiyor. Bu karolara doğru aralıklarda vuruşlar yaptığınızda etkileşime geçerek, yüzeyin şeklini değiştiriyor ve dokunmatik yüzeyi, basılabilir tuşlara sahip bir yön kontrolcüsüne, klavyeye ve hatta görme engellilerin kullanabileceği Braille alfabesini destekleyen yüzeylere dönüştürebiliyor.

Mobilitenin etkisi...

Mobilitenin etkisi...

Akıllı telefonlar sayesinde, birçok yenilikçi kullanıcı arayüzünü görme fırsatımız oldu. Gelişen akıllı telefonlar, kameradan komut alabilen uygulamalardan sesli kontrollere kadar birçok yenilikçi kontrol arayüzüne imkan tanıdılar. Bunun yanında, ivmeölçerler, jiroskoplar ve GPS desteği sayesinde artırılmış gerçekliğin hayatımıza girmesini sağladılar.

Artırılmış gerçeklik sayesinde, sanal arayüzlerden çıkarak, içinde bulunduğumuz çevrenin bir arayüz olarak kullanılması mümkün hale geldi. Üstelik hayatımıza giren birçok yeniliğin aksine, Nearest Tube gibi yenilikçi ve yaratıcı artırılmış gerçeklik uygulamaları kolay anlaşılabilir oldular. Artırılmış gerçeklik uygulamaları, bu özelliği sayesinde kısa sürede popüler olmayı ve günlük teknoloji ihtiyaçlarından birisi olmayı başardılar.

Mobil cihazlar, artırılmış gerçeklik olmaksızın kullanıcı arayüzlerinde yeni ufuklar açmayı başardılar. Geliştiriciler, esnek mobil işletim sistemlerinin desteğiyle, sayısız yenilikçi arayüzü kullandılar ve bunlardan birçoğu mobil cihazların ayrılmaz bir parçası haline geldi.

Teknoloji ve internet erişim imkanları geliştikçe, küçük cihazlarda gün geçtikte daha yüksek işlem gücü ve grafik kabiliyeti görmeye devam edeceğiz. Tüm bu teknolojik güç, mobil cihazlarımızda daha yenilikçi, kullanışlı ve gerçekçi arayüzlerin ortaya çıkmasına ve var olanların gelişmesine imkan tanıyacak.

Okuyucu Yorumları