2025’in gizli başyapıtı: Ethan Hawke’ın büyük dönüşü

Richard Linklater’ın “Blue Moon” filmi: Ethan Hawke’ın kariyer zirvesi olarak görülen unutulmaz dönüşümü.

2025’in gizli başyapıtı: Ethan Hawke’ın büyük dönüşü

Ekim 2025’te vizyona giren yılın en iyi performansı, çoğu izleyici tarafından fark edilmeden geçti. Olağanüstü bir yönetmen, güçlü bir oyunculuk dönüşümü ve yıldızlarla dolu bir kadroyla gelen Richard Linklater imzalı “Blue Moon”, kısa süren gişe yolculuğuna rağmen kalıcı bir etki bırakmaya kararlı görünüyor. Hem eleştirmenler hem de sinemaseverler, Ethan Hawke’ın sorunlarla boğuşan söz yazarı Lorenz Hart karakterini canlandırmasını, oyuncunun kariyerinin zirvesi olarak nitelendiriyor.

Kaybolan bir dâhinin gecesi

Film, dünyası, sanatı ve dostlukları elinden kayarken kendi iç hesaplaşmasıyla boğuşan Hart’ın hikâyesine odaklanıyor. Yıllardır birlikte çalıştığı Richard Rodgers’ın (Andrew Scott) “Oklahoma!” ile müzikaller tarihinin en büyük çıkışını yapması, Hart’ın alaycı maskesinin ardındaki kırılganlığın ortaya dökülmesine neden oluyor.

Hikâye ağırlıklı olarak tek bir gece içinde, New York'un efsane mekânı Sardi’s’te geçiyor. Hart; çekici bir barmen (Bobby Cannavale), ünlü yazarlar Oscar Hammerstein (Simon Delaney) ve E.B. White (Patrick Kennedy) ile genç koruması ve potansiyel aşkı Elizabeth Weiland (Margaret Qualley) arasında geçen yoğun konuşmalarla adım adım çözülen bir trajediyi izleyiciye sunuyor.

Ethan Hawke’ın dönüşümü

Ethan Hawke, alkolle boğuşan Hart’ın mizah ve acı arasında gidip gelen hâlini çarpıcı bir dengeyle yansıtıyor. Cringe’e yaklaşan şakalar, coşkulu monologlar, yarım kalmış fikirler ve gizlenemeyen kıskançlık arasında sıkışmış bir adam… Hawke’ın perçemli saçları ve neredeyse 30 santimetre kısaltılmış görünen boyuyla sergilediği fiziksel dönüşüm, 2025’in en çarpıcı sinema anlarından biri olarak öne çıkıyor.

“My Funny Valentine”, “Isn’t It Romantic?” ve “Blue Moon” gibi klasiklerin arkasındaki bu karmaşık dahiyi hayata döndürürken, oyuncu kariyerinin en etkileyici performanslarından birine imza atıyor.

‘İçimizdeki Cüce’ – Hawke’ın yorumu

ethan

Berlin Film Festivali’nde ayakta alkışlanan film, Linklater ve Hawke’ın yaklaşık 12 yıldır geliştirdiği bir projenin meyvesi. Hawke, projeye ilk başladıklarında rol için fazla “yakışıklı” bulunduğunu söylüyor. Yönetmenin yıllar süren çalışmasının ardından ortaya çıkan Hart portresi ise hem komik hem de trajik bir derinliğe sahip.

Hawke’ın, oyuncuların içinde gizlenen ve gerçek kişilikleriyle tamamen zıt olan bir “iç karakter” olduğuna dair yorumu, Hart’ın kendisinde bulduğu karşılığı daha da ilgi çekici kılıyor.

Karanlıkla mizah srasında bir yolculuk

“Blue Moon”, Hawke’ın performansını âdeta bir mücevher gibi sarıp sarmalayan sıcak ve melankolik atmosferiyle dikkat çekiyor. Hart’ın bir anda taşlayan eleştirilerden sevgi dilenen naifliğe savrulduğu sahneler, izleyiciyi hüzün ve kahkaha arasında büyüleyici bir ritimde gezdiriyor. Film, yıkılışın dramatik ağırlığını keskin bir mizahla dengeleyerek benzersiz bir ton yaratıyor.

Linklater ve Hawke için doğru zaman mı?

ethan

Film, hem yönetmen hem de başrol için kariyerlerinde ilginç bir döneme denk geliyor. Ethan Hawke, “Black Phone” serisi ve “The Lowdown” dizisiyle yeniden güçlü bir çıkış yakalamış durumda. Linklater ise 2025’te iki sanatçı biyografisiyle karşımıza çıkıyor: Godard’ın sinema devriminin izini süren “Nouvelle Vague” ve düşüşteki bir sanatçının son gecesini anlatan “Blue Moon.”

Andrew Scott’ın sakin ve ölçülü Rodgers yorumu, Hawke’ın duygusal patlamalarını mükemmel bir karşıtlıkla tamamlıyor. Margaret Qualley ise Hart’ın bastırdığı duyguların dışa vurulduğu sahnelerde büyüleyici bir performans sergiliyor.

Oscar yarışı: Şansı var mı?

Hawke’ın performansı; dönüşüm, derinlik, özgünlük, komedi ve dram gibi Oscar’ın tüm kriterlerini taşıyor. Ancak yılın oyunculuk kategorisinde rekabet çok yoğun. Leonardo DiCaprio (“One Battle After Another”), Michael B. Jordan (“Sinners”) ve Timothée Chalamet (“Marty Supreme”) gibi dev isimlerin arasında öne çıkmak kolay olmayabilir.

Yine de film yeterince izlenme şansı bulursa, Hawke’ın üçüncü adaylığını alması ve sonunda ilk Oscar’ına kavuşması ihtimal dahilinde.