J. Robert Oppenheimer gerçekte kimdir? 'Şimdi ben ölüm oldum'

Atom bombasının icadı ve geliştirilme sürecine mercek tutan Christopher Nolan imzalı "Oppenheimer" 2024 Oscar ödüllerine damgasını vurdu. Peki, gündemdeki isim Oppenheimer kimdir? İşte Oppenheimer hakkında bilinenlerin özeti ve biyografisi

J. Robert Oppenheimer gerçekte kimdir? 'Şimdi ben ölüm oldum'

Christopher Nolan imzalı bilim kurgu filmi "Oppenheimer" 2024 Oscar ödüllerine damgasını vurdu. 13 dalga Oscar'a aday gösterilen film en iyi yönetmen, en iyi film, en iyi erkek oyuncu gibi 7 dalda ödülün sahibi oldu. Film, Christopher Nolan, Robert Downey Jr. ve Cillian Murphy’e kariyerlerinin ilk Oscar’larını da getirmiş oldu.

OPPENHEIMER FİLMİNİN KONUSU NE?

Başrollerini Cillian Murphy, Emily Blunt ve Matt Damon'un paylaştığı filmin konusu özetle şöyle: "New Mexico'daki Los Alamos Ulusal Laboratuvarında, Fizikçi Julius Robert Oppenheimer ve ekibi uzun çalışmaların ardından bir nükleer silah geliştirirler. Ancak ölümcül icadının Hiroşima ve Nagazaki'de kullanılacak olması, Oppenheimer'ın kendisini projeden uzaklaştırmasına neden olur ve ABD tarafından hedef haline gelir."

PEKİ OPPENHEİMER KİMDİR?

Film özetle "ilk nükleer bombanın babası" olarak anılan esrarengiz bilim insanını ve atom bombasının keşfini anlatıyor. Oppenheimer ise bir savaşı sona erdiren, iki şehri tamamen yok eden ve tehlikeli bir yeni çağ başlatan silahın yaratılmasına yardım eden bilim insanı olarak biliniyor. Peki, gerçekte Oppenheimer kimdi? İşte Oppenheimer'in biyografisi...

ERKEN ÇOCUKLUK

J. Robert Oppenheimer ya da tam adıyla Julius Robert Oppenheimer (22 Nisan 1904 - 18 Şubat 1967) Amerikalı teorik fizikçidir... BBC'nin haberine göre 1904'te New York'ta doğan Oppenheimer, tekstil ticareti yapan birinci kuşak Alman Yahudi göçmeni bir ailenin çocuğuydu. Çocukluk arkadaşları, lüks yetişme tarzına rağmen onu cömert olarak tanımlıyordu. Bir okul arkadaşı onun için "olağanüstü kolay kızaran", "çok zayıf, çok pembe yanaklı, çok utangaç..." ama aynı zamanda "çok zeki" biri yorumunu yapmış. Akademik becerileri çok erkan yaşta ortaya çıkmıştı. Oppenheimer henüz 10 yaşındayken mineraller, fizik ve kimya okuyordu.

1921'de lise sınıfının birincisi olarak mezun oldu. Ancak neredeyse ölümcül bir dizanteri vakasına yakalandı ve Harvard'a kaydını ertelemek zorunda kaldı. Oppenheimer, Eylül 1922'de Harvard'a kaydoldu; üç yılda mezun oldu. Oppenheimer kimya alanında uzmanlaşmasına rağmen, sonunda gerçek tutkusunun fizik olduğunu fark etti.

1925'te Oppenheimer, İngiltere'nin Cambridge kentindeki Cavendish Laboratuvarı'nda fizik alanında yüksek lisans çalışmasına başladı. Elektronu saptadığı için 1906 Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülen JJ Thomson, Oppenheimer'ı öğrenci olarak almayı kabul etti. Oppenheimer, Cavendish'te yeteneğinin deneysel değil teorik fizik olduğunu fark etti ve Göttingen Üniversitesi Teorik Fizik Enstitüsü müdürü Max Born'un kendisiyle Almanya'da çalışmak üzere yaptığı daveti kabul etti.

23 YAŞINDA DOKTORASINI ALDI

Oppenheimer 1927'de 23 yaşında doktorasını aldı. 1936'da profesör oldu. Berkeley'de dünyanın en iyi deneysel fizikçilerinden biri ve siklotronun mucidi Ernest Lawrence ile iyi arkadaş oldu.

İLK ARAŞTIRMALARI

Britannica'ya göre 1920'lerde yeni kuantum ve görelilik kuramları bilimin ilgisini çekiyordu. Oppenheimer'ın ilk araştırmaları özellikle elektronlar, pozitronlar ve kozmik ışınlar da dahil olmak üzere atom altı parçacıkların enerji süreçlerine adanmıştı. Ayrıca nötron yıldızları ve kara delikler üzerine çalışmalar yaptı. Kuantum teorisi sadece birkaç yıl önce ortaya atıldığından, üniversitedeki görevi ona tüm kariyerini bu teorinin tam anlamını keşfetmeye ve geliştirmeye adamak için fırsat sağladı. Oppenheimer ilgi çekiciydi, liderlik ve entelektüel niteliklerinden çok etkilenen bir ABD'li fizikçi kuşağını eğitti.

1961- Los Alamos National Laboratory

EVLİLİĞİ

1930'ların ortalarında aşık olduğu psikiyatrist ve doktor Jean Tatlock ile de tanıştı. Tatlock'a birden fazla kez evlenme teklif etti ama reddedilid. Oppenheimer 1940 yılında biyolog Katherine Harrison ile evlendi.

Oppenheimer edebiyata da düşkündü. BBC'nin haberine göre ise 1930'ların başında, akademik kariyerini güçlendirirken, bir yandan da Hindu kutsal metinlerini keşfetmiş, çevrilmemiş Bhagavad Gita'yı okumak için Sanskritçe öğrenmişti. Daha sonra ünlü olan "Şimdi ölüm oldum" alıntısını ondan yapacaktı.

FİZİKÇİLERİN NÜKLEER BOMBA UYARISI

Brittanica'ya göre Polonya'nın 1939'da Nazi Almanyası tarafından işgalinden sonra, fizikçiler Albert Einstein, Leo Szilard ve Eugene Wigner ABD hükümetini, Nazilerin nükleer bombayı ilk yapanlar olması durumunda bunun tüm insanlığı tehdit edeceği konusunda uyardı. Einstein'in mektubuyla başlayan uyarılar, fizikçilerin nükleer tehdit endişelerini ABD hükümetinin gündemine taşıdı. En sonunda ABD başkanı harekete geçmeye ikna oldu.

Oppenheimer da nükleer silah potansiyelini araştırmak için görevlendirilen birkaç bilim adamından biriydi. BBC'nin aktardığı habere göre Oppenheimer, adı projenin lideri olarak geçince çalışmalara başladı ve bir arkadaşına "Bütün komünist bağlantılarımı kesiyorum. Bunu yapmazsam, hükümet beni kullanmakta zorlanacak. Ulusa olan yararlılığımı hiçbir şeyin engellemesine izin vermek istemiyorum" demiş. Einstein ise daha sonra şu yorumu yapmış: Oppenheimer'ın sorunu, kendisini sevmeyen bir şeyi, ABD hükümetini sevmesidir.

MANHATTAN PROJESİ

Amerika Birleşik Devletleri'nin 1941'de Müttefiklere katılmasının ardından, Oppenheimer'dan amacı bir atom silahı geliştirmek olan çok gizli Manhattan Projesi'ne katılması istenmişti. Görünüşe göre onun bilgisiyle beraber hırsı da bu görevlendirmede etkili olmuştu. 1942'de ABD Ordusu, Oppenheimer'ı bombanın test edileceği gizli laboratuvarın başına geçmesi için çağırdı.

1942 sonbaharında Manhattan Projesi başlatıldığında, Oppenheimer zaten istisnai bir teorik fizikçi olarak görülüyordu ve bir atom bombası olasılığını keşfetmeye dahil olmuştu. General Leslie Groves'un projeyi yönetmesi için Oppenheimer'ı seçmesinden üç yıldan kısa bir süre sonra, Amerika Birleşik Devletleri Japonya'ya iki atom bombası atacaktı...

İLK DENEME

16 Temmuz 1945'te Oppenheimer ve beraberindekiler dünyanın ilk nükleer patlama girişimi için Los Alamos'un güneyindeki Trinity test sahasında toplandılar. Test, New Mexico'daki Jornada del Muerto çölünün kumlarında yapılacaktı.

1.78 boyundaki Oppenheimer her zaman zayıftı ancak bombayı tasarlayıp inşa eden "Y Projesi"nin direktörü olarak üç yılda 52 kilonun altına düşmüştü. O gece sadece dört saat uyumuştu. Geri sayım sürerken çok gergindi, zor nefes alıyordu.

Bilim insanları bu bombanın dünyanın geleceğini şekillendireceğini biliyorlardı. Ancak bunun II. Dünya Savaşı'nı sona erdirebileceğine de inanıyorlardı.

ŞİMDİ BEN ÖLÜM OLDUM

Gizlice yürütülen test işe yaradı. Oppenheimer 1965'te yaptığı bir röportajda patlamadan sonraki anlarda Hindu kutsal kitabı Bhagavad Gita'dan bir dizenin aklına geldiğini söylemişti: "Şimdi ben ölüm oldum, dünyaların yok edicisi". Sanırım hepimiz öyle ya da böyle böyle düşündük.”

BBC'ye göre arkadaşları sonraki günlerde "olacakları bildiği için" onun giderek durgunlaştığını, depresif göründüğünü anlatmış. Bir sabah Japonların başına geleceklere istinaden "Şu zavallı insanlar" ifadesini kullanmıştı.

Ancak biyografisine göre verdiği tepkiler şaşırtıcı ve gelgitler yaşıyordu. Biyografisini yazanlar da onu tanımlamakta zorlanıyordu. Çünkü bir süre sonra da bir toplantıda bombanın atılacağı uygun koşulların sağlanmasının önemine odaklanmış ve "Yağmurda ya da siste atmamalılar... Çok yüksekte patlatmasın, yoksa hedef pek hasar almaz" yorumunu yapmış.

JAPONYA'YA ATOM BOMBALARI ATILDI

6 Ağustos ve 9 Ağustos 1945'te ABD, Oppenheimer'ın geliştirilmesine yardım ettiği bombalardan ikisini Hiroşima ve Nagazaki'ye attı. Her iki şehri de daha önce görülmemiş bir yıkım ölçeğinde yok eden patlamalarda on binlerce kişi kişi hayatlarını kaybetti.

National Geographic'e göre Oppenheimer, Savaş Bakanlığı'na bombayı mümkün olan en kısa sürede Japonya'ya konuşlandırmayı tavsiye eden bilimsel komitede görev yapmıştı. Hükümetin, bilim insanlarının bombanın yalnızca askeri hedeflere konuşlandırılması, hatta Japonya'yı teslim olmaya zorlamak için önceden alenen test edilmesi yönündeki ricalarını dinleyip dinlemediği konusunda tarihi tartışmalar sürüyor.

Geographic bu konuda su bilgileri paylaşıyor: Hiroşima bombalamasının olduğu gece, Oppenheimer, Los Alamos'taki bir grup bilim insanı tarafından alkışlandı ve tek pişmanlığının, bombanın Almanya'ya karşı kullanmak için zamanında bitirilmemesi olduğunu açıkladı. Ancak başarılarından heyecan duysalar da, bilim adamları saldırıda sivillerin hayatını kaybetmesinden dehşete düştüler ve silahların geleceğinin gelecekteki savaşları caydırmak yerine teşvik edeceğinden endişelendiler . Bombalamadan birkaç hafta sonra Oppenheimer, Savaş Bakanı'na bir mektup yazarak , "bu ulusun güvenliği... tamamıyla, hatta esasen onun bilimsel veya teknik becerisine dayanamaz. Sadece gelecekteki savaşları imkansız kılmaya dayanabilir" dedi.

Bununla beraber Oppenheimer, nükleer bilimin olanaklarını tam olarak anlamanın gerekli olduğunu; Manhattan Projesi'ni ve inşa etmekle görevlendirildiği bombayı da savunmuş.

ELLERİMDE KAN OLDUĞUNU HİSSEDİYORUM

Hiroşima'ya atılan atom bombası dünyayı değiştirmişti. Washington Post'a göre Oppenheimer, Los Alamos'daki kalabalığın alkışlarını ellerini kavuşturarak kutladı. Ancak Oppenheimer'ın zafer duygusu, Hiroşima'dan üç gün sonra Nagazaki'ye atılan bir başka atom bombasının neden olduğu yıkımdan sonraki aylarda buharlaştı. Depresif görünüyordu. Başkan Harry S. Truman Ekim 1945'te Beyaz Saray'da ilk kez bir araya geldiklerinde ona sorunun ne olduğunu sordu.

2005 tarihli Oppenheimer biyografisine göre Oppenheimer Truman'a "Sayın Başkan, ellerimde kan olduğunu hissediyorum" dedi.

Truman, Oppenheimer'a bombaların yükünü taşımaması söyledi: "Ona kanın benim ellerimde olduğunu, bu konuda benim endişelenmeme izin vermesini söyledim". Truman, bu tavırdan rahatsız olmuş, yardımcılarına Oppenheimer'den "mızmız bilim insanı" olarak söz etmiş ve hatta küfrederek bir daha onu ofiste görmek istemediğini söylemişti.

Bu, ikilinin tek görüşmesiydi ve Oppenheimer, yüz milyonlarca insanı katledebilecek potansiyel bir nükleer silahlanma yarışını (Rusya ile) önlemek için belki de tek şansını kaçırdığına inanıyordu. Fizikçinin torunu Charles Oppenheimer Washington Post'a yaptığı açıklamada, "Başkanı ikna edemedi ve ne yazık ki Başkan da ondan hoşlanmadı. Büyükbabam doğru tavsiyeyi verdi ama başkan bunu dikkate almadı. Ellerini kana bulamakla ilgili söyledikleri Truman'ın hoşuna gitmeyen bir şeydi" diyor.

Hidrojen bombasına muhalefet

Oppenheimer, savaştan sonra hayatının büyük bir kısmını nükleer caydırıcılık için lobi yaparak geçirdi ve ABD'nin daha güçlü bir hidrojen bombası geliştirme girişimlerine karşı çıktı. ABD'nin nükleer silahları yalnızca taktik olarak kullanmayı düşünmesi ve bunun yerine nükleer teknolojinin enerji üretmek gibi diğer alanlarda kullanılmasını önerdi. Oppenheimer, hidrojen bombasının geliştirilmesine karşı çıkınca siyasi düşmanlar edinmişti.

O ZOR BİR FİGÜR

Tarihçi Alex Wellerstein ise bir röportajda "Nükleer yanlısı, nükleer karşıtı veya bunun gibi kolay kategorilere girmiyor. O zor bir figür" diyor.

EINSTEIN İLE ÇALIŞTI... 1967'DE YAŞAMINI YİTİRDİ

Oppenheimer, Albert Einstein, Bertrand Russell ve Joseph Rotblat ile birlikte 1960 yılında Dünya Sanat ve Bilim Akademisi'ni kurdu. Dünya çapında dersler vermeye devam etti ve 1963'te Enrico Fermi Ödülü'ne layık görüldü. 1967'de gırtlak kanserinden öldü.

DEĞİŞEN RUH HALİ

Washington Post'a göre J. Robert Oppenheimer'ın bombaların geliştirilmesi ve test edilmesi sırasında hissettiği depresyon ve bunaltıcı endişe, 6 Ağustos 1945'te Los Alamos Laboratuvarı'ndaki spikerin tek bir kelimeyle bağırmasının ardından dağılmış gibi görünüyordu. Yazar Ferenc M. Szasz'ın 1984 tarihli "The Day the Sun Rose Twice" kitabına göre, muazzam bir ışık patlamasını Hiroşima üzerindeki patlamanın derin homurtusu izledi. Tahminen 135,000 kişi ölmüştü. Oppenheimer rahatlamıştı ve kendini iyi hissediyordu.

Oppenheimer'ın yakın bir sırdaşı ve meslektaşı olan Isidor Rabi, Monk'un kitabında "Yürüyüşünü asla unutmayacağım" diye anlatıyor. "Arabadan inişini asla unutmayacağım. Başarmıştı"

Üç gün sonra FBI, Oppenheimer'ı Nagazaki'nin bombalanmasının askeri açıdan haklı olmadığını savunduğu için "sinir hastası" olarak tanımladığında ruh hali değişti. İkinci atom bombası 9 Ağustos 1945'te atıldı ve tahminen 64.000 kişi daha öldü.

Nagazaki'nin bombalanmasından sonra vicdan azabından sürekli sigara içen Oppenheimer, 17 Ağustos 1945'te Savaş Bakanı Henry Stimson'a bir mektup göndererek nükleer silahların yasaklanmasını talep etti. Oppenheimer Los Alamo'nun müdürlüğünden istifa etti...