Mamut kemiğinden evler: Atalarımızın dondurucu soğukla imtihanı

Gün yüzüne çıkarılan devasa "iskelet binalarının" sırrı, küçük hayvan kemiklerinde saklıymış. Buzul Çağı'nın en amansız döneminde hayatta kalmak için kurulan bu stratejik barınaklar, modern insanın sandığından çok daha karmaşık bir planın parçası olabilir.

Mamut kemiğinden evler: Atalarımızın dondurucu soğukla imtihanı

Son Buzul Çağı’nın dondurucu karanlığında hayatta kalmak, barınak inşa etmek için doğru malzemeyi seçmeye bağlıydı. Günümüz Ukrayna topraklarında yaşam mücadelesi veren bir grup avcı-toplayıcı için ise bu seçimin tek bir yanıtı vardı: Mamut kemikleri.

İlk kez 1960’lı yıllarda Çerkasi bölgesindeki Mezhyrich arkeolojik alanında gün yüzüne çıkarılan bu devasa yapılar, bilim dünyası tarafından onlarca yıldır inceleniyor. Dört farklı binadan oluşan bu kemik yığınlarının başlangıçta sadece ev olduğu düşünülse de bazı uzmanlar buraların mezarlık, tören alanı ve hatta dini bir anıt olabileceğini öne sürüyor.

Bu kemikten evlerin gerçek amacını çözmek isteyen araştırmacılar, uzun süredir mamut kemikleri üzerinde radyokarbon tarihleme yöntemini kullanmaya çalışıyor. Ancak burada büyük bir engel var: Tarih öncesi insanlar bu kemikleri muhtemelen etraftan topladıkları için, kemiklerin yaşı binanın inşa edildiği zamandan çok daha eski çıkıyor. Bu da araştırmalarda 12 bin ile 19 bin yıl arasında değişen kafa karıştırıcı sonuçlar doğuruyor. Ancak yeni bir çalışma, bu belirsizliği ortadan kaldırmak için farklı bir yol izledi. Bilim insanları devasa mamut kemikleri yerine, o dönem insanların kullandığı taş aletlerin ve av silahlarının hemen yanındaki sediment tabakasında bulunan daha küçük hayvan kemiklerini inceledi.

Buzun kalbinde kısa süreli bir sığınak

Yapılan yeni testler, bu ilginç yapıların günümüzden yaklaşık 18 bin yıl önce, yani Buzul Çağı’nın en sert döneminde kullanıldığını gösteriyor. Kültürel kalıntıların bulunduğu tortu tabakasının çok ince olması ise araştırmadaki en çarpıcı detay olarak öne çıkıyor. Bu durum, binaların uzun süreli ikametgahlar değil, muhtemelen sadece birkaç hafta süren geçici sığınaklar olarak kullanıldığını öneriyor. İnsan toplulukları bu yapıları belki de sadece en sert kış haftalarını atlatmak için birer “hayatta kalma kalesi” olarak gördü.

Kayıtlar, bu kemik barınakların yaklaşık 429 yıllık bir süreç boyunca farklı nesiller tarafından defalarca ziyaret edilmiş olabileceğine işaret ediyor. Her seferinde geride avlanan hayvanların izleri ve taş alet üretimine dair kalıntılar bırakan bu topluluklar, yapının konut olarak kullanıldığı tezini güçlendiriyor. Ancak her yerleşim döneminin çok kısa sürmesi, buranın kalıcı bir evden ziyade stratejik bir mola noktası olduğunu düşündürüyor.

Bu kemik evlerin dış cephesinin soğuktan korunmak için başka hangi malzemelerle kaplandığı hala gizemini koruyor. Yine de son bulgular, atalarımızın tarihin en amansız iklim koşullarında sergilediği hayatta kalma zekasına dair eşsiz bir pencere açıyor.