Bir kardeşin ölümü, diğer kardeş için kalp krizi riskini artırıyor

Yeni bir araştırma, büyük üzüntülerin gerçek anlamda "kalbinizin kırılmasına" sebep olabileceğini ortaya koyuyor.

Bir kardeşin ölümü, diğer kardeş için kalp krizi riskini artırıyor

Şangay’da yapılan yeni bir araştırma, çocuklukta veya genç yetişkinlikte bir kardeşin ölmesinin kalp sağlığı üzerinde gerçekten olumsuz etkiler yaratabileceğini, ilk kayıptan onlarca yıl sonra bile kalp-damar hastalığı riskini artırabileceğini öne sürüyor.

Bu hafta yayınlanan araştırmada, “Kardeşlik ilişkisi hayattaki en uzun ve en samimi ilişkidir; çocukluk ve ergenlik döneminde birbirlerinin gelişimi üzerinde benzersiz ve derin bir etki yaratır” diye belirtiliyor. Araştırma makalesi şöyle devam ediyor: “Daha önceki araştırmalar, bir kardeşin kaybının son derece travmatik bir olay olduğunu ve diğer aile üyelerinin kaybından daha yıkıcı olabileceğini ileri sürmüştü.”

Bu kadar derin bir kaybın fiziksel sağlığı kötü yönde etkilemesi mantıklı. Kulağa belki tuhaf gelebilir ama özellikle çocukluk ve ergenlik dönemindeki travmatik deneyimlerin, kişinin mide-bağırsak sorunları, kanserler, otoimmün bozukluklar, dermatolojik hastalıklar ve ayrıca akıl hastalıkları gibi hastalıklara yakalanma riskini artırdığı bilinen bir gerçek Tahmin edebileceğiniz gibi, kardiyovasküler hastalıklar da bu listenin içerisinde yer alıyor. Başka bir deyişle, gerçekten kelimenin tam anlamıyla kalp kırılmasından dolayı ölmek mümkün.

Ancak kardeş kaybının yaşam boyu kalp sağlığınızı tam olarak ne kadar dramatik etkileyeceği, yeni çalışmadaki araştırmacıların cevap bulamadığı bir soruydu. Bu nedenle, iki milyondan fazla katılımcıdan (1978 ile 2018 yılları arasında Danimarka’da doğan tüm bireylerden) elde edilen verileri kullanarak, bu sorunu kendileri çözmeye karar verdiler.

Sonuçlar şaşırtıcı olmasa da çarpıcıydı: “Kardeş kaybı dışında yasın etkisini inceleyen önceki çalışmalarla uyumlu olarak, kardeşini kaybeden yaslılarda kalp yetmezliği, MI (miyokard enfarktüsü), İKH (iskemik kalp hastalığı), pulmoner emboli ve serebrovasküler hastalık riskinin yüzde 34 ila yüzde 66 arasında daha yüksek olduğunu gözlemledik.”

Yazarlar, “Çalışmamız, ikizini veya küçük kardeşini kaybeden katılımcılar arasında, büyük kardeşini kaybedenlere kıyasla daha güçlü bir ilişki gözlemledi” diyor ve devam ediyor: “Hayatta kalan büyük veya ikiz kardeşler daha yoğun bir acı yaşayabilir, bu da potansiyel olarak alışılmadık psikofizyolojik durumlara ve anormal kardiyovasküler sağlık sonuçlarına yol açabilir.”

Riskteki artış kardeş kaybından onlarca yıl sonra bile devam etse de (kalp-damar hastalıklarının ortalama başlangıç yaşı 23 civarındaydı) bu oran, yastan sonraki ilk yıl içinde açık ara en yüksek seviyedeydi. Araştırmacılar bunun vücudun travma sonrası strese verdiği tepkiyle ilgili olabileceğini öne sürdü. Bu tepkinin bir parçası olarak, kardiyovasküler sisteminize pompalanan savaş ya da kaç hormonlarının miktarı artar, kalbinizin yükünü artar ve temel olarak daha hızlı yıpranmasına sebep olur.

Ancak potansiyel olarak başka faktörler de bulunuyor. TSSB ile kalp sağlığı arasındaki bağlantıyı inceleyen araştırmacılar genellikle davranışın bir değişken olarak rolüne dikkat çekecektir. Basitçe söylemek gerekirse, psikolojik stres, aşırı sigara veya alkol tüketimi gibi şeyleri yapma veya egzersiz, terapi veya ilaç rejimlerine ayak uyduramama olasılığınızı artırır ve bunlar da kalp krizini engellemeye yardımcı olmaz. Yazarlar, “çok sayıda önemli kafa karıştırıcı faktöre göre ayarlamalar yapmış olsak da, kardeş çiftler arasındaki çevresel ve genetik faktörler de dahil olmak üzere, ölçülemeyen değişkenlerden kaynaklanan kalıcı kafa karıştırıcı potansiyel tamamen göz ardı edilemez” diye yazıyor.

Ayrıca yazarlar, verilerin kaynağı olan Danimarka’nın son derece iyi gelişmiş bir evrensel sağlık sistemine sahip olması nedeniyle sonuçların bazı ülkelerde geçerli olmayabileceği konusunda uyarıyorlar.

Ancak genel olarak bakıldığında, bir kardeşin erken yaşta kaybedilmesinin, kelimenin tam anlamıyla kalbinizi kırabildiği açık bir şekilde görünüyor.

Makale JAMA Network Open dergisinde yayınlandı.