Ay taşlarındaki manyetik izlerle gelen yeni çarpışma teorisi

Dünya'ya getirilen Ay örneklerindeki güçlü manyetik izler, bilim insanlarını uzun süredir düşündürüyor. MIT ekibinin yeni çalışması ise, bu izlerin büyük bir çarpışmanın yarattığı geçici etkiyle oluşmuş olabileceğini öne sürüyor.

Ay taşlarındaki manyetik izlerle gelen yeni çarpışma teorisi

Apollo görevlerinden bu yana Ay’dan getirilen taşlar, bilim insanları için adeta bir zaman kapsülü görevi görüyor. Aradan geçen onlarca yıla rağmen, bu örnekler halen yeni sorulara kapı aralıyor. En dikkat çekici bulgulardan biri de bazı Ay taşlarının güçlü bir manyetik alana maruz kaldıklarını göstermesi. Bu oldukça ilginç çünkü Ay’ın bugün böyle bir manyetik alanı yok.

Ay’ın geçmişte geçici bir manyetik alana sahip olmuş olabileceği düşünülüyor, ancak bu alanın nasıl oluştuğu hala netleşmiş değil. MIT’de yürütülen ve Science Advances dergisinde yayımlanan yeni bir çalışmada, bu soruya yeni bir yanıt öneriliyor. Araştırmaya göre, Ay’ın yüzeyine çarpan büyük bir asteroid, kısa süreliğine Ay’ın zayıf manyetik alanını güçlendirmiş olabilir. Taşlardaki bu izler de o sırada oluşmuş olabilir.

Son yıllarda yapılan gözlemler ve Çin’in Chang’e görevlerinden elde edilen veriler, Ay’ın erken dönemlerinde zayıf da olsa bir manyetik alana sahip olduğunu gösteriyor. Fakat bu alanın nasıl ortaya çıktığı konusu hala net değil. Normalde, böyle alanlar gezegenlerin çekirdeklerinde dönen sıvı metallerin oluşturduğu “dinamo” etkisiyle oluşur. Ancak Ay’ın çekirdeği hem küçük, hem de manto ile arasında ciddi bir sıcaklık farkı yok. Bu da klasik dinamo mekanizmasının burada işlememesi anlamına geliyor.

Bu nedenle farklı açıklamalar ortaya atılıyor. 2022’de yapılan bir çalışmaya göre, genç Ay’ın yüzeyi erimiş kaya ile kaplıydı. Bu dev lav denizleri zamanla soğuyarak yoğun kütleler haline geldi ve çekirdeğe doğru çöktü. Bu hareketlilik geçici sıcaklık farkları yaratıp bazı dönemlerde kısa süreli manyetik alanların oluşmasına yol açmış olabilir.

Başka bir bakış açısı ise manyetik izlerin doğrudan Ay’ın iç süreçleriyle değil, çarpma olaylarıyla ilişkili olduğunu savunuyor. 2021’de yayımlanan bir çalışmada, daha önce ölçülen manyetik izlerin analiz yöntemlerinden kaynaklı yanlış yorumlanabileceği öne sürülmüştü. Yeni testlerde CO₂ lazerle analiz edilen örneklerde, bu izlerin bazı durumlarda meteorit ya da kuyruklu yıldız çarpmalarıyla ilişkilendirilebileceği görüldü.

MIT’den Benjamin Weiss ve Rona Oran’ın daha önceki simülasyonlarında, bu çarpışmaların Ay’ın zayıf manyetik alanını geçici olarak güçlendirebileceği fikri ortaya atılmıştı. Yeni araştırmada bu fikri bir adım ileriye taşıdılar. Özellikle Ay’daki büyük Imbrium havzasını oluşturan çarpışmayı temel alan simülasyonlar, çarpma anında oluşan plazma bulutunun, Ay’ın çevresine yayılarak zayıf alanı yaklaşık 40 dakikalığına güçlendirmiş olabileceğini gösteriyor.

Araştırmacılar ayrıca, çarpmanın yarattığı şok dalgalarının çevredeki kayaçları atomik düzeyde yeniden düzenleyip, bu geçici alanla hizalanmalarına neden olmuş olabileceğini düşünüyor. Weiss bu durumu “manyetik bir alanın içinde havaya atılan iskambil kartlarının aynı yöne dönerek yere inmesi” şeklinde tarif ediyor.

Ay’dan getirilecek yeni örnekler, bu teorilerin doğrulanması açısından kritik olabilir. Özellikle NASA’nın Artemis görevleriyle toplanacak taşlar, hem manyetik izleri hem de çarpma etkilerinin fiziksel sonuçlarını incelemek için yeni fırsatlar sunabilir. Ancak bu tür araştırmaların kesintiye uğramaması için Artemis II ve III gibi görevlerin planlandığı gibi yürütülmesi büyük önem taşıyor.