Eski insanlar, birbirlerini yiyormuş: Hem de gerçek anlamda!

Yeni kanıtlar, eski insanların arasında yamyamlığın yaygın olduğuna ilişkin tartışmaları yeniden alevlendirdi. Başka bir deyişle binlerce yıl önce yaşayan insanlar, gerçek anlamda birbirlerini yiyormuş!

Eski insanlar, birbirlerini yiyormuş: Hem de gerçek anlamda!

Bir miktar kasvetli de olsa, uluslararası araştırmacılardan oluşan bir ekip, yaklaşık 18.000 yıl önce, Magdalenian dönemindeki insan topluluklarının yamyamlık yaptıklarına dair etkileyici bir kesin kanıt bulduklarını söylüyor. Araştırma, antik insanlık tarihindeki bu dönemin cenaze ve ritüel uygulamalarına dair değerli yeni içgörüleri de ortaya çıkardı.

Arkeolojik kayıtlarda bulunabilen buluntuların çok nadir olmasından dolayı, Üst Paleolitik Avrupa’daki avcı-toplayıcı toplulukların ölümle nasıl başa çıktıklarına dair anlayışımız göreceli olarak sınırlı kalıyor. Ancak, iyi korunmuş bazı örnekler Magdalenian cenaze faaliyetlerinin ve uygulamalarının nasıl işlediğini anlatmamıza yardımcı oluyor.

Bazı durumlarda, bulunan iskelet kalıntılarının pozisyonu önemli bilgiler verebiliyor. Bazı iskeletler toprak boyasıyla kaplanmış ve mezar eşyalarıyla çevrelenmiş olsalar da, bazen bu iskeletler, leşçi hayvanlardan kaynaklandığı düşünülen bir şekilde bazı kemiklerini kaybetmiş olabiliyor. Ancak bu eksik kemiklerin sıklığı ve aynı dönemdeki diğer topluluklarda birbirleriyle bağlantısız vücut parçalarının bulunması, daha derin bir açıklama olduğunu öneriyor. Başka bir deyişle, vücut parçaları potansiyel olarak insanlar tarafından bir nedenden dolayı kasıtlı olarak seçiliyordu. Leşçilere bir alternatif olarak, bazı kemiklerin Magdalenian halkı tarafından kutsal veya ayinsel kalıntılar olarak toplanmış olması mümkün.

Ancak, Magdalenian topluluğunun insan kemiklerini hammadde olarak kullandığı, bazen kafatası kapları ve mücevherler yaptığı da biliniyor. Bu örnekler arasında, çok sayıda kesme izi ve hatta gravür kanıtları bulunuyor. Örneğin sadece Fransa’da, bölgede bu dönem için hesaplanan örneklerin yaklaşık %40'ı olan 93 Magdalenian bireyde kesme izleri bulundu.

Bilim insanları, bu döneme ait kalıntılardaki “insan kaynaklı değişikliklere” dair bu açık işaretleri nasıl yorumlayacakları konusunda net bir fikir birliğine ulaşabilmiş değiller. Tartışmanın bir tarafı, kemiklerdeki kesik izlerinin perimortem (ölüm anında yapılan) kemik temizliğinin kanıtı olabileceğini savunuyor. Bir diğer grup ise, bu faaliyetlerin etin tüketime hazırlandığının işaretleri olduğuna inanıyor.

Akademik ortamda bir süredir devam eden bu tartışmadaki ikinci yorum, yeni çalışmayla daha da güçlendi. Yeni çalışmada, uluslararası bir ekip Polonya’daki Maszycha Mağarası'nda bulunan insan kemiklerini inceledi. Bu mağara ilk olarak 19. yüzyılda keşfedildi ve çeşitli taş aletler ile hem hayvan hem de insan kalıntıları içeriyordu.

Araştırmacılar, 1990’larda Maszycha Mağarası'ndaki topluluklarda bulunan kafataslarının yamyamlığa dair kanıt gösterdiğini önerdiler. Ancak daha sonraki araştırmalar, kafataslarında diş izleri bulunmadığını ve kültürel değişikliğe dair herhangi bir belirti göstermediklerini ileri sürerek bu öneriyi reddetti.

Yeni analizlerin ortaya koyduğu korkunç gerçek

Yeni çalışma, bu önceki analizleri yeni tekniklerle tekrarlayarak verileri tekrar incelediler ve tartışmaya yeni kanıtlar ekleyerek bir kez daha yamyamlığın mümkün olduğunu önerdiler. Katalan İnsan Paleoekolojisi ve Sosyal Evrim Enstitüsü’nin yaptığı bir açıklamanın çevirisine göre, gelişmiş 3B mikroskopi teknikleri kullanan araştırmacılar, “kafatasları ve uzun uzuv kemikleri dahil” 63 insan kemik parçasını inceledi. Bu yaklaşım, doğal süreçlerden kaynaklanan izlerin aksine, insanlar tarafından kasıtlı olarak üretilen izleri belirlemelerini sağladı. Bu kanıtların arasında, tüketim hazırlıklarıyla tutarlı kesik izleri ve kırıklar da bulunuyordu ve örneğin, “kas paketleri, beyin ve iliğin” çıkarılmasına dair açık işaretler vardır.

Ekip, cesetlerin ölümlerinden kısa bir süre sonra çürümeyi önlemek için etleri için işlendiğine inanıyor. Özellikle kafatasında, kafa derisinin ve etin çıkarıldığını gösteren kesikler bulunurken, kemikteki kırıklar, zengin bir besin kaynağı olan beyni çıkarma girişimlerinden kaynaklanıyor. Ayrıca, humerus ve femur kemiklerinde, yağ ve kalorinin bir diğer kaynağı olan iliklerine ulaşılmasını sağlayacak hassas kırıklar bulunuyor. Genel olarak kanıtlar, insan kalıntılarının tüketim için sistematik olarak manipüle edildiğini ve bunları yiyenlerin en besleyici kısımlarına öncelik verdiğini gösteriyor.

Çalışmanın ortak yazarı Dr. Palmira Saladié, “yamyamlık, insan evriminin çeşitli zamanlarında belgelenen bir davranıştır” diyor ve devam ediyor: “Tarih öncesi bağlamlarda, hem hayatta kalma ihtiyaçlarına hem de ritüel uygulamalara veya hatta gruplar arası şiddet dinamiklerine yanıt verebilir.

Bu yamyamlık uygulamalarının Son Buzul Maksimumundan sonra gerçekleşen demografik genişlemelerin getirdiği artan gerginliklerle bağlantılı olması mümkündür. İnsan sayısının artması, yiyecek için daha fazla rekabete yol açmış, daha fazla çatışmaya ve sonunda “savaş yamyamlığı” eylemlerine neden olmuş olabilir.

Avrupa genelinde, bu dönemden kalma, insan yamyamlığına dair açık kanıtlar gösteren beş yer bulunuyor. Maszycha Mağarası'ndan ve ilgili arkeolojik verilerden elde edilen yeni kanıtlarla birlikte bu sayı, araştırmacıların yamyamlığın Magdalenian dönemindeki insanların kültürünün bir parçası olduğunu öne sürmelerine sebep oldu.

Makale Scientific Reports dergisinde yayımlandı.