DVB-T: Her yerde net görüntü

DVB-S sona mı eriyor? Çanak antenler toplanıp çöpe mi atılacak?

DVB-T teknolojisi

Televizyonların dijitalleşmesi, daha yüksek kaliteli yayın ve görüntü esasına dayanıyor. Yatay ve düşey alandaki pikselleri (resim noktaların) artırmakla daha kaliteli görüntü elde edilebiliyor. Bu değişim, geniş ekran teknolojisini de hayata geçirdi ve ekranların boyutları büyümeye başladı. Tabii bu tek başına yeterli değil. Zira altyapının da hazır olması gerekiyordu.

1993'de Avrupalı üreticiler bir strateji anlaşmasına gittiler ve dijital yayın teknolojilerinin gelişmesi için çeşitli standartlar belirlediler. Memorandum of Understanding (MoU) olarak adlandırılan bu toplantı sayesinde, DVB projesinin (Digital Video Broadcasting) ilk adımı atılmış oldu.

Bu projenin en önemli hedefi eşgüdümlü bir çalışma ile uydu, kablo ve karasal dijital yayınları geliştirerek yaygınlaşmasını sağlamak. Günümüzde bu proje o kadar benimsenmiş durumda ki, 37 ülkeden 300'ün üzerinde organizasyon hummalı bir çalışmanın içinde yer alıyor. Çeşitli çalışmalar sonucu DVB-S (Uydu yayınları) ve DVB-C (Kablo yayınları) standartları geliştirildi. Şimdi de DVB-T ile tanışacağız.

Ulaştırma Bakanlığı Haberleşme Yüksek Kurulu'nun almış olduğu karar doğrultusunda Türkiye, 2006 yılının başından itibaren karasal dijital (sayı- sal) yayına geçmiş durumda. Şu an toplam beş kanal bu yayının denemesini yapıyor. İstanbul, Ankara ve İzmir'den başlayacak geçiş süreci, bölge bölge tüm Türkiye'yi kapsayacak ve 2014 yılında sona erecek. İşte bu yeni teknolojinin ne olduğuna, nasıl işlediğine ve ne gibi avantajlar getirdiğine bu yazımızda yer verdik.

Geleceğin standardı DVB-T: Karasal dijital yayın

Geleceğin standardı DVB-T: Karasal dijital yayın

Geleceğin standardı DVB-T: Karasal dijital yayın

DVB-T'yi anlatmadan önce biraz dijital yayınların üzerinde duralım. Piyasada şöyle bir yanlış kanı var. Dijital yayınlar, programların dijital olarak yayınlanması dır. Bu yanlış: Dijital yayın, daha çok teknolojinin dijitalleşmesidir. Örneğin yayını seyretmeden önce bir kayıt vardır. Sözü edilen kayıt dijital kayıt cihazları ile çekilmiştir. Stüdyoda işleme giren bu kayıt vericilerle aktarılır ve alıcılarla seyredilir. Çok basit gibi görünse de, işin içine başka etkenler de giriyor.

Dijital yayınlarda kamera ile kayıt edilen görüntüler doğrudan işlenmez. Bu görüntüler önce belirli kodlara dönüştürülür. Kodlama sayesinde veri haline gelen kayıt; CD, DVD veya sabit disklerde saklanabilir. Dijitalleşen veri bu özellik sayesinde uydu, kablo ve DVB-T'den dijital sinyal olarak aktarılır. Tabii bu sinyali almanız, seyredebileceğiniz anlamına gelmiyor. Vericiden çıkan sinyaller ortama bağlı olarak bozulur, zayıflar ve yansır. Analog sinyaller böyle bir durumda yayını net olarak izleme imkânı vermezken, dijital sinyaller hata düzeltme işlemine olanak sağlar.

DVB-S ve DVB-C yukarda sözü edilen avantajlara sahip dijital yayın standartları. Ama artık yalnız değiller. Çünkü yakın zamanda aralarına DVB-T'de katıldı. Üstelik çok da iddialı bir şekilde: Nedeni apaçık ortada. Açılımı Digital Video Broadcasting – Terrestrial (Karasal dijital video yayını) olarak adlandırılan DVB-T, DVB-S (Uydu anteni) ve DVB-C'den (Kablo TV) farklı olarak, bildiğimiz yerel vericiler ve bir anten yardımı ile sinyalleri her yerden izlenebilir hale getiriyor.

Görüntüde kaymaya ve karlanmaya son

Görüntüde kaymaya ve karlanmaya son

Görüntüde kaymaya ve karlanmaya son

Uydu bağlantısı ve kablo TV'de, kablo çekilir ve televizyon bu kablonun bulunduğu yere konulup seyredilir. Oysa DVB-T'de, benzer bir yayını istediğiniz yerde ve istediğiniz noktada alma imkânına sahipsiniz. Çünkü DVB-T herhangi bir kablo bağlantı noktasına ihtiyaç duymuyor. Tam tersi, küçük bir anten ile istenilen yerde seyredilebiliyor.

DVB-T'nin diğer bir özelliği ise hareket halinde olsanız bile TV yayınını alabilmesi. Evet, doğru duydunuz. İster trende olun ister otobüste ya da arabada, DVB-T ile her durumda dijital yayın rahatlıkla alınabiliyor.

DVB-T standardı bu özelliği sağlayabilmek için üç çeşit modülasyon kullanıyor. QPSK, 16-QAM ve 64- QAM olarak adlandırılan bu modülasyonlar aynı zamanda yayın aktarım hataları nı da en aza indirgiyor. DVB-T vericileri işi sağlama almak için aktarımı COFDM (Coded Orthogonal Frequency Division Multiplex) prosedürüne göre yapıyor. Bu prosedürün prensibi, sinyalleri birbirine yakın taşıyıcı frekanslara dağıtmak. Analog yayınlarda böyle bir sinyal; ekranda çakışmalara, kararmalara ve hayalet görüntülerin oluşmasına neden oluyor. Oysa DVBT'de bu, kaliteyi artırmaya yönelik yapılıyor çünkü sinyaller birbirlerini bozacağına, birleşip daha kaliteli bir yayın aktarımı oluşturuyor.

Bu teknik beraberinde bir avantaj daha getiriyor. O da nerede olursanız olun belirlenen frekansta o yayını izleyebilmeniz. Örneğin analog sistemde, İstanbul'da X frekans değerinde yayın yapan bir verici, Ankara'da Y frekansından yayın yapabiliyor. Oysa DVB-T ile her iki yerde de X frekansı ile yayın yapılabilecek.

DVB-T'nin önemli farkı: Frekans bandında rahatlama

DVB-T'nin önemli farkı: Frekans bandında rahatlama

Diğer standartlarda olduğu gibi DVBT'de de dijital sinyal MPEG - 2 olarak aktarılıyor. Bu TV sinyallerinin dijitalleşme işlemi için tüm dünyanın kullandığı bir biçim. Böyle olmasının nedeni veri aktarımının eşit büyüklükteki paketlerle gerçekleşmesi. Bu sayede birden çok görüntü sinyalinin yanı sıra, ses ve ek bilgi paketleri tek bir paket halinde aktarılıyor. Burada sözü edilen sinyallerin aktarım hızlarının mümkün olduğunca az olması isteniyor. MPEG - 2'de işte böyle bir sınırlama yapılabiliyor. Örneğin sinyallerin kalitelerine göre 2 MBit/sn ile 15 Mbit/sn arasında bir aktarım hızı seçilebiliyor.

Günümüzde kullanılan PAL sinyalleri 2 ila 5 Mbit/sn'lik bir aktarım hızı ile çalışıyor. Fakat spor müsabakaları gibi resim hareketinin sürekli olduğu durumlarda daha yüksek bir veri aktarı m hızına ihtiyaç duyuluyor. MPEG kodlama yöntemi işte burada devreye giriyor. Bu yöntem ile birden fazla kanal yayını aynı anda aktarılabiliyor. Hatta buna ek olarak ekstra veri paketleri de yollanabiliyor. Örneğin hepimizin bildiği teletekst yayını bunlardan biri.

Hazır veri paketlerden söz etmişken, DVB-T, TV yayınlarının yanı sıra radyo yayınlarını da destekliyor. Buna karşın yayın akış bilgisi olan EPG (Electronic Program Guide) ve Dolby Digital ses özelliği desteklenmiyor. Yakın gelecekte bunların da destekleneceği söylentiler arasında.

DVB-T'nin diğer bir farkı yukarda da belirttiğimiz gibi aynı anda birden fazla yayını tek bir frekans kanalından aktarması ve bu sayede frekans bandını rahatlatması. Örneğin 48 TV kanalının analog yayın yapıldığı bir metropol düşünün. Bu yayınlarının bu metropolün her bir yerine gidebilmesi için çok sayı- da vericiye ve her bir yayının diğer yayının sinyalini bozduğunu düşünürseniz, ek olarak küçük vericilere ihtiyaç olduğu ortaya çıkar. Frekans bandı bu yayınlarla dolar ve bunların yükünü taşı- makta zorlanır. Oysa DVB-T ile dört yayın tek bir sinyal ile yayılabildiğinden sadece 12 frekans kanalına ihtiyaç duyulur. Üstüne üstlük kaliteli bir görüntü de elde edilir.

Çok yayılacak ama uydu yayınlarının yerini almayac

Çok yayılacak ama uydu yayınlarının yerini almayacak

Uydu alıcıları, çok sayıda ülkenin yerel ve özel, şifreli ya da şifresiz, tüm televizyon içeriğini izlemeye olanak tanıyor. Buna karşın karasal yayınlar, yalnızca bulunduğunuz bölgede, yerel vericilerin desteklemesi şartıyla alınabilecek yayınlardı r. DVB-T ile VHF 5..12 ve UHF 21..69 bantları tümü sayısal içeriğe geçse bile, yayın adedi 220'yi aşamıyor. Bu da DVB-T'nin uydu yayınlarına ve uydudan izlenebilecek içerik çeşitliliğine rakip olmadığını ortaya koyuyor.

Fakat uydu TV kanallarının sayıları sürekli artarken, bina sahiplerinin ve yerel yönetimlerin antenlere getirdikleri kısıtlamalara da her geçen gün yenileri ekleniyor. Bugüne kadar bu kısıtlamalara maruz kalanlar dijital TV ve radyo keyfinden mahrum oluyorlardı; oysa şimdi uydu anteni gerektiren birçok yayı n ilerde sıradan bir çatı anteniyle de alınabilecek.

Ecevit Bıktım MCSE+MCSA

Okuyucu Yorumları