Dünya boyutlarında üç gezegen bulundu

Dünya boyutlarında ve yakın sıcaklıklarda üç gezegen bulundu ama...

Dünya gibi üç gezegen bulundu

Araştırmacılar, 40 ışık yılı uzaklıkta küçük ve soğuk bir yıldızın çevresinde dönen Dünya boyutlarında üç gezegen buldular. Bu gezegenler, yıldızlarına Dünya ile yakın sıcaklıklara sahip olacak kadar yakınlar. Bu durum da gezegenlerde su bulunma ihtimalini ortaya çıkartıyor.

Nature dergisinde yayınlanan bu üç gezegenin bulunuşu, astronomlar için oldukça heyecanlı bir durum. Dünya boyutlarındaki dış gezegenlerin incelenmeleri, genellikle göreceli küçüklüklerinden dolayı oldukça zor. Ayrıca Güneş gibi bir yıldızın çevresinde dolaşıyorlarsa, yoğun yıldız ışığı ile çevrelendiklerinden dolayı incelenmeleri daha da zorlaşıyor. Ancak bu üç gezegen, araştırmaca belirtildiğine göre çok daha zayıf bir yıldızın çevresinde yörüngede bulunuyorlar ve göreceli olarak Dünya'ya yakınlar. Bunun anlamı da, astronomların atmosfer elementlerini daha detaylı bir şekilde inceleyebilecekleri ve yer altında neler bulunduğu hakkında ipuçları bulabilecekleri.

Bu yüzden de bu gezegenler, Güneş Sistemi'nin dışarısında yaşam bulmak için astronomların en büyük şansları olabilir. Stanford University'den dış gezegen uzmanı Bruce Macintosh, bunun Dünya benzeri sıcaklıklara yakın bir atmosferin iyi bir ölçümünü almak için en iyi şanslardan biri olduğunu belirtiyor.

Astronomlar, bu üç gezegeni Şili'deki La Silla Gözlemevi'ndeki TRAPPIST teleskopu ile buldular. Araştırmacılar, zayıf yıldızların belirlenebildiği kızılötesine çok yakın ışık spektrumuna baktıklarında TRAPPIST-1 adı verilen küçük, kızıl bir yıldız farkettiler. Bu cüce yıldız, Jupiter'den biraz daha büyük ve küçüklüğü ve zayıflığı sebebiyle çıplak gözle gözükemiyor. Daha büyük teleskopların kullanılması ile yapılan devam incelemelerinde, yıldızın çevresinde yörüngede olan üç gezegen fark edildi.

Bu gezegenlerin ikisi, yıldızlarına çok yakın bir yörüngeye sahipler. TRAPPIST-1 ve en yakın gezegen arasındaki mesafe, Dünya ile Güneş'in arasındaki mesafenin sadece %1.1'i ve ikinci en yakın gezegen, %1.5 Dünya-Güneş mesafesine sahip. Bu gezegenlerin çok yakın olmaları sebebiyle bu gezegenler, büyük ihtimalle Dünya'nın Güneş'ten aldığının 2-4 katı daha fazla radyasyon ile karşı karşıyalar ve bu da gezegenleri sıvı su için çok sıcak hâle getiriyor. Ancak bu gezegenler aynı zamanda TRAPPIST-1 ile senkronize bir dönüşe sahipler ve sürekli olarak sadece bir yüzleri yıldıza dönük duruyor. Bu yüzden de "gece tarafının" sıvı suyun bulunması için doğru sıcaklıkta olma ihtimali oluyor.

Ancak sıvı su için en olası gezegen, muhtemelen üçüncü gezegen olabilir. Üçüncü gezegenin yörüngesi ve TRAPPIST-1'e uzaklığı henüz tam olarak belirlenmiş değil ancak araştırmanın baş yazarı Michaël Gillon, bu gezegenin, Dünya'ya göre daha az yıldız radyasyonu yayılımı alacak kadar uzakta olduğunu söylüyor. Bu da gezegenin sıvı su için doğru sıcaklığa sahip olabilmesi anlamına geliyor.

Araştırmada belirtilene göre bu gezegenler, Dünya boyutlarında olup bu kadar küçük ve bu tür bir yıldızın çevresinde yörüngede bulunan ilk gezegenler oluyorlar. TRAPPIST-1 gibi cüce yıldızlar, Samanyolu Galaksisinde oldukça yaygınlar ve Güneş Sistemi'in çevresindeki yıldızların %15'ini oluşturmaktalar.

TRAPPIST-1'in zayıflığı ve Dünya'ya yakınlığı sayesinde araştırmacılar, bu gezegenleri oldukça detaylı bir şekilde inceleme imkanı buldular. Araştırmacılar, yıldızın önünden geçerken gezegenlerin yarattıkları ışık değişimlerine göre, gezegenlerin atmosferleri hakkında eğitimli tahminlerde bulunabiliyorlar. 2018 yılında NASA'nın James Webb Uzay Teleskopu'nun devreye girmesi ile beraber de bu gezegenleri daha da ayrıntılı bir şekilde inceleme imkanı bulunacak.

Bunlar heyecan verici gelişmeler ancak Macintosh, gezegenlerin yapılarını öğrenmeden önce çok heyecanlanmamak gerektiğini söylüyor. Araştırmacı, "oldukça güzel bir sonuç ancak bunların kayalık gezegenler olacakları anlamına gelmiyor" diyor.

Macintosh, gezegenleri bu şekilde fark etmenin önemli bir açıklığının, gezegenlerin sadece boyutunun bilinmesi ve kütlelerinin bilinmemesi olduğunu belirtiyor. Gillon da 40 ışık yılı mesafenin, yapılabilecek şeyleri oldukça kısıtladığını hatırlatırken, gezegenlerin kimyasal yapılarını inceledikten sonra beklemek zorunda olduğumuzu söylüyor.

Okuyucu Yorumları